PijaMaskeliler Parti Malzemeleri

25 Temmuz 2012 Çarşamba

İftarda meyve suyu için

Kilo almayı engelliyor

Ramazan sonrası kilo problemleri yaşandığına da dikkat çeken İnanç, "Ramazanda geleneksel mutfağımız incelendiğinde, uzun süreli açlıktan sonra kan şekerini yükselten şerbetli hamur tatlılarının sofralarda yer aldığını görüyoruz. Uzun süreli açlık bazal metabolik hızda yavaşlamaya neden olmakta ve iftar vakti tüketilen ağır yemekler sebebi ile genellikle Ramazan sonunda kilo alınmaktadır. Sahurda içilen bir bardak sütün dışında eğer tatlı tüketilecek ise az şekerli sütlaç, güllaç gibi sütlü tatlıların tercih edilmesi kalsiyum ihtiyacımızın karşılanmasına yardımcı olacak ve daha az enerji alarak Ramazan süresince kilo almamızı engelleyecektir" dedi.kadın

Uzmanlar, sıcak yaz günlerine denk gelen Ramazan dönemini en sağlıklı şekilde geçirmek için iftarda meyve suyu, sahurda ise süt içilmesini öneriyor. Meyve suyu uzun süren açlık sonrası düşen kan şekerini kısa sürede yükseltirken, bir bardak süt 5 saat tokluk hissi veriyor.
Ramazan ayıyla birlikte sağlıklı beslenme konusu yeniden gündeme geldi. Uzmanlar, sıcaklar nedeniyle sıvı kaybının yüksek olacağı Ramazan'da bol sıvı tüketilmesi gerektiğini belirtiyor.
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, Ramazan ayında yapılan yanlışlara dikkat çekerek doğru beslenme konusunda önerilerde bulundu. Bir bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5 saat tok tuttuğunun bilimsel olarak da kanıtlandığını belirten İnanç, sahurda süt içilmesini önerdi. Sağlıklı bir oruç için mutlaka sahura kalkılması gerektiğini ifade eden İnanç, sahurda mideyi daha geç terk eden, kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinlerin tercih edilmesini önererek, şunları söyledi:
"Protein içeriği yüksek olan besinler midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirir. Süt hem protein içeriği yüksek olan bir besin olması nedeniyle tokluk hissetmemize yardımcı oluyor hem de sıvı ihtiyacının karşılanmasına destek sağlıyor. ABD'li bilim adamları, insan bünyesinin açlığa olan ihtiyacını azaltan besinler arasında ilk sırada sütü göstererek, bir bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5 saat boyunca tok tuttuğu belirtiyorlar. Sütün şekeri laktoz, açlıkta kullanılan glikojen depolarına destek olarak vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasına yardımcı oluyor. Sütün bileşimindeki yağ da midede uzun süre kalarak tokluk duygusunun uzun sürmesini sağlıyor. Ayrıca Ramazanda sıcak hava nedeniyle terle kaybedilen kalsiyum başta olmak üzere mineral ve vitamin gereksiniminin karşılanmasına destek oluyor."

21 Temmuz 2012 Cumartesi

İnsan vücudunun her işi yapabilmesi için ideal bir saati bulunuyor!

Doç. Dr. Kürşat Karacabey, insan vücudunun her işi yapabilmesi için ideal bir saati bulunduğunu, hangi işin hangi saatte yapılması gerektiğinin insanın genlerine kodlandığını söyledi...
Karacabey, yaptığı açıklamada, canlılarda, biyolojik bir ritmin varlığının söz konusu olduğunu, insanlarda biyolojik sistemin çeşitli durumlarda ve farklı sürelerde salınım gösterdiğini söyledi.
Sağlığın, kadın ve insanların yaşam biçimiyle doğru orantılı olduğunu ifade eden Karacabey, "Yaratıcımız insanın saati kurması gibi tüm insanların vücut saatini kurmuş ve bilim adamları da bu saatin açıklamasını yaparak gün içerisinde hangi aktivitelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini yapılması gerektiğini açıklamıştır" dedi.
Her işin verimli ve başarılı şekilde yapılabilmesi için ideal bir saatinin olduğunu, hangi işin hangi saatte yapılması gerektiğinin insanların genlerine kodlanmış olduğunu kaydeden Karacabey, başarı ve verimliliğe iş ya da etkinliğin yapıldığı zamanın önemli etkisinin olduğuna dikkati çekti.

Haberler

Günümüzde habercilik denince ilk akla gelen muhabirlerdir, haberlere bu kişiler aracılığıyla ulaşmanın da günümüzde son derece kolay bir biçimde gerçekleştiğini görmekteyiz. Özellikle internetin son on yılda gösterdiği inanılmaz gelişme ve değişim süreci  haberlere ulaşabilmemizi giderek daha da kolaylaştırmış durumda. Aynı şekilde Facebook veya myspace veya twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin yaygınlaşması sadece büyük  en son haber ve medya kuruluşlarına bağlı kalmak zorunda olmamamız gibi bir durumu ortaya çıkardı. Zira bu tip sosyal paylaşım sitelerindeki hesaplarımız sayesinde tek tıkla pek çok son haberlere rahatlıkla ulaşabiliyor ve gündemi takip edebiliyoruz.
Bunun yanında özellikle giderek artan haber siteleri daha da tematikleşerek farklı alanlarda farklı haberlere ulaşabilmemize de yardımcı olmakta. olayhaberler.com Hem basılı haber mecralarının online üzerinde kendi platformlarını yaratmaları hem de bağımsız ve sadece online üzerinden yayın yapmakta olan sitelerin varlığı sayesinde giderek daha da fazla haber alma olanağına sahip olan vatandaş bu durumdan son derece memnun. Özellikle online üzerinden bu gibi kaynakları kullanmak suretiyle gündemi takip edebilmek de tamamen ücretsiz olmasından ötürü çokça tercih edilmekte.kadın

Teknolojinin gelişmesi ile paralel olarak pek çok sektör ve iş kolu da büyük değişime uğramış durumda. Bunun bir sonucu olarak teknolojiden yararlanan iş alanları arasında olan giderek gelişen bir yapı sergilemekte. Özellikle görüntüleme teknolojilerindeki ve veri aktarımı gibi alt yapıdaki gelişmeler sayesinde için pek çok yeni olanak ortaya çıkmış durumda. Aynı şekilde telefonlar ve tablet bilgisayarlar için de gelişen 3g teknolojisi sayesinde veri aktarımı yapılabilmesi her an yeni bir haber yakalayabilmek adına için mükemmel bir olanak.
Habercilik zor bir iş olmasının yanında aynı zamanda da büyük riskleri barındırmakta olan bir iş koludur. Haberciler ve gazeteciler yeni haber toplayabilmek adına kimi zaman tehlikenin kucağına atlamak durumunda kalmaktalar. Fakat bahsettiğimiz bu teknolojik gelişmeler sayesinde ortaya çıkan kolaylıklar bu alanda çalışan insanların daha rahat bir biçimde işlerini yapabilmelerine yardımcı olmakta. Habercilik aynı zamanda iyi bir takipçilik örneği de gösterilmesi gereken bir alan. Bu bakımdan da sosyal medya ve sosyal paylaşım sitelerindeki gelişim sayesinde haberciler işlerini yapabilmek adına olanaklarını daha da artırabilmekteler.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Çocuğunuz yemek yemiyorsa

Maalesef neticede birçoklarımız arzu edilen kilonun çok üstüne çıktı. Böyle olmakla beraber hâlâ ebeveynler için “ufak tefek” kalma riski altındaydık. Bu “gıda paniği” ebeveynler için hep sabit bir endişe konusu olarak kalmayı sürdürdüğü gibi, refah içindeki toplumlarda, çocuğun beslenme ihtiyaçlarının bu yanlış algılanışı öyle şiddetli bir hal aldı ki, artık bu durumu düzeltmek şart oldu.

Her ne kadar doktor muayenesinde yetersiz beslendiği için düşük kilolu olan ya da boyu fazla uzamayan çocuklarla kronik hastalık ya da aşırı yoksulluk durumları haricinde, pek ender karşılaşılsa da hastanelerde en yaygın rastlanan şikâyet çocuğun “yemek yemiyor” oluşudur. Demek ki; çoğunlukla, kendi enerji gereksinimlerine kıyasla yeterli, ancak anne babalarının uygun gördüğü miktarda ve istediği şeyleri yemeyen çocuklarla karşı karşıyayız.

Birde, belli dönemlerde gerçekten beslenme miktarlarını düşüren çocuklar vardır. Bu durum çeşitli sebeplerden ileri geliyor olabilir; süregelen bir rahatsızlık, hastalığın iyileşme dönemi, ailevi sorunlar, kardeşler arası kıskançlıklar, okulda sorunlar vs. Genellikle müdahale gerektirmeyen geçiş dönemleri söz konusudur ve bu yüzden çocuğun iştahını uyarıcı ilaçlarla açmaya çalışmak, hatta çocuğa metabolik destekleyiciler yüklemek anlamsızdır. Bu tarz durumlarda, iştahsızlığa yol açan sebeplerle ilgilenmek daha doğru (ve tabi daha verimli) olur. Yetişkinin değerlendirmelerini yaparken kendini yatıştırmasını sağlayabilecek bazı bilgiler ve kabuller vardır:

• Enerji yani protein, lipid ve sıvı alma ihtiyacı 1 yaşından itibaren yavaş yavaş azalır;
• Gerekli beslenme miktarı kişiden kişiye değişkenlik gösterebileceği gibi, çocukta da tamamen normal, dönemsel beslenme değişimleri gözlemlemek mümkündür.
• Çocuğun az yediği yargısına varabilmek için kesin bir takım tanımlar mevcut değildir. Gıda alımıyla ilgili verilerdense yetişkinin çocuğun gerçek ihtiyaçlarıyla ilgili izlenimi söz konusudur. Bunlar da genellikle ağırlık ve boydaki artışla pozitif ilişkili olan verilerle çatışma içindedirler.

Bir yaşına kadar fazla beslenmiş olan çocuk (nadir olmayan bir durumdur), bunun sonucu olarak iki yaşında daha az yeme eğilimi içine girer. Heyecanlı ve kaygılı geçiş dönemleri geçici olarak yemeği reddetme biçimine dönüşme eğilimindedir. Sütten kesme sürecinde bebekler üzerinde yapılan çalışmalar açıkça gösteriyor ki, çeşitli gıdalarla karşılaşan çocuk, birkaç gün içinde kendi damak zevkine göre, neticede yine de dengeli ve ihtiyaçlarına uygun bir beslenme biçimi seçiyor. Bu, bebeğin doğal olarak kendi metabolizmasını düzenleyebilme kapasitesine güvenmesinin önemini vurgulamak açısından bir diğer doğrulayıcı göstergedir.

Doğum Öncesi Hangi Kontrolleri yapmak gerekir

Yaşam tarzınız: Doktorunuz iş yaşamınızda aktif mi masa başı mı olduğunuzu öğrenmek amacıyla mesleğinizi sorabilir. Eğer günlerinizi sürekli ayakta dura­rak, geceleri çalışarak veya ağır nesneler kaldırarak geçiriyorsanız, doktorunuz sizden muhtemelen bunlardan vazgeçmenizi isteyecektir. Ayrıca alkol, sigara ve herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadığınızı da öğrenmek ister.

Son regl tarihiniz: Tıp dilindeki karşılığıyla son menstruasyonunuzun, yani reg­linizin ilk gününün hamileliğinizin ilk günü olarak kabul edildiğini belirtmiştik anımsarsanız. Doktorunuz bu tarih üzerinden 40 haftalık bir takvim çıkararak tahmini doğurma gününüzü hesaplayacaktır. Eğer son regl tarihinizi hatırlamı­yorsanız, doktorunuz ultrasonografi aracılığıyla hamileliğinizin ne kadar ilerle­diğini kesinleştirmeye çalışacaktır.

Hamilelik öykünüz ve jinekolojik durumunuz: Eğer hamileliğinizle birlikte yeni bir doktora gitmeye başladıysanız, bu yeni kişi, sizin jinekolojik öykünüz hak­kında da bir dosya oluşturmak isteyecektir. Daha önce bir hamilelik, düşük, kürtaj veya ameliyat geçirip geçirmediğinizi ve herhangi bir jinekolojik sorunu­nuzun olup olmadığını merak edecektir. Geçmişiniz hakkında ayrıntılı bilgi edi­nen doktorunuz, böylelikle hamileliğinizi daha doğru takip edecektir. Örneğin geçmişte bir erken doğum yaptığınızı veya gebelik diyabeti geçirdiğinizi öğrenen doktorunuz, bu aşamadan sonra gereken tedbirlerin alınması için kolları sıvayacaktır.

Tıbbi aile öykünüz: Hem sizin ailenizin hem de baba adayının ailesinin tıbbi geç­mişleri büyük önem taşımaktadır. Örneğin ailenizde ikiz veya iri bebek doğum­ları olmuşsa, bunun bilinmesi önemlidir. Bu tip kalıtımsal yatkınlıkların kuşak­tan kuşağa geçiyor olması, bebeğinizin sağlığı açısından önemli rol oynar. Bu­nun yanı sıra, ailenizde ciddi sağlık sorunları veya kistik fibrozis gibi hastalıklar varsa, bunların bilinmesi, bebeğinizin kalıtsal olarak bu durumdan etkilenip et­kilenmediğini testlerle saptamak açısından önemlidir.

Fizik muayene: Bu ilk doğum öncesi kontrolünüzde, doktorunuz sizinle görüş­tükten sonra fizik muayeneye geçecektir. Rahminizi, rahim ağzınızı, yumurta­lıklarınızı inceleyecek, rahim ağzım daha detaylı değerlendirmek üzere Pap-smear testi için örnek alacaktır.
Fizik muayenenin ardından hamileliğiniz ve yaşadığınız veya yaşayacağınız ola­sı sorunlar hakkında doktorunuz size ayrıntılı bilgi verecektir. Devam ettiğiniz tedaviler varsa ve düzenli ilaç kullanıyorsanız, bunların sakıncasının olup olma­dığını da doktorunuza sorabilirsiniz; zaten sormanız gerekir. Ayrıca doktoru­nuz, dikkat etmeniz gerekenler, sakınmanız veya yapmanız gerekenler hakkın­da size bir liste çıkaracaktır. Kilo, tansiyon gibi ölçümlerin yapılması da bu ilk kontrolden sonra başlayacaktır.

Ultrasonografi: Ses dalgalarını kullanarak görüntü elde edilmesi yoluyla, rahmi­nizin ve bebeğinizin durumunun incelenmesidir. Bu uygulama kesinlikle rad­yasyon içermez ve sizin ve bebeğiniz için çok güvenilir bir yöntemdir. İlk trimesterde, daha iyi bir görüntü elde edebilmek için ultrasonografi vajinal yolla da uygulanabilir. Karnın üzerinden yapılan muayenelerde henüz bebeğiniz çok küçük olduğundan net görüntü almamayabilir.

İlk ultrasonografi muayenenizde şu değerlendirmeler yapılır:
Beklenen doğum tarihinin doğruluğu: Son adetinizin ilk günü ile karşılaştırıldığın­da, bebeğinizin büyüklüğünün ve gelişiminin normal olup olmadığı kontrol edi­lir.

Fetal canlılık: Hamileliğinizin ilk beş ya da altı haftasında, bebeğinizin kalp atış­ları dinlenir ve canlılığı teyit edilir. 6. haftadan önce bebeğinizin öncüsü olan embriyonun kendisinden çok gestasyonel keseyi, yani gebelik kesesini görmek mümkün olur. Gebelik kesesi rahmin dışında ise, yani dış gebelik geçiriyorsa­nız, bu muayenede anlaşılabilir.

Fetus sayısı: Yine ultrasonografi aracılığıyla kaç fetus taşıdığınız saptanacaktır. Birden fazla fetus olması durumunda, onları ayıran ince zarın görüntüsünün ve plasenta konumlarının kontrol edilmesi, aynı plasentada mı yoksa ayrı plasenta­larda mı bulunduklarını gösterecektir.

Bebeklere Beslenme Alışkanlığı kazandırmak

Bebek, beslenme saati geldiği halde uyanmamışsa, uyandı­rın. Zorla yedirmeye kalkmanız gerekmez. Son beslenmeden 4 saat sonra uyandırdıysanız, birkaç dakika içinde kendiliğinden yemek isteyecektir. Buna karşı bebek normal saatinden yarım saat önce mama istemeye başlamışsa, ağlamaya başlar başla­maz emzirmeyin. Belki neden uyandığını kendisi de bilmediği için ağlıyordur. Fakat on-on beş dakika sonra hâlâ ağlamaya de­vam ediyorsa, çocuğa mama vermek için daha fazla beklememelidir.

«Hani dört saat beklenecekti?» diyebilirsiniz. Çocuk, bu bes­lenmeden sonra daha uzun süre uyuyup tam öteki beslenme saatinde uyanabilir ve düzen de böylece bozulmamış olur. Ara­daki bu açık gündüz dolmazsa gece kendiliğinden kapanır. Be­bek hep erken uyanıyorsa, o zaman aldığı besin miktarı dört saat beklemesine yetmiyor demektir. Bu takdirde, memeyle bes­leniyorsa daha sık emzirin. Böylece meme de birkaç gün sonra daha çok süt vermeye başlar. Fakat bebek sunî olarak besleni­yor ve biberonlarını boşalttığı halde zamanından önce uyanma­ya devam ediyorsa, miktarı arttırıp arttırmayacağınızı doktorunu­za sorun.


Saatinden ne kadar erken emzirebilirsiniz? Bebek, sa­atinden az önce uyanmışsa ve aç görünüyorsa beslenmesi iyi olur dedim. Aynı şey, zamanından bir hatta bir buçuk saat önce mama isteyen bebeğe de uygulanabilir. Fakat karnını iyice do­yurduğu halde öteki beslenme zamanından iki ya da üç saat ön­ce uyanmışsa, acıkmış olması pek muhtemel değildir. Uykusu bir sindirim bozukluğu ya da karın ağrısı yüzünden bölünmüştür. Böyle hallerde emzirmekte acele etmeyin, emzirme sindirim bo­zukluğunu düzeltemez. Bebek, ellerini ısırıyor ve yakaladığı şey­leri ağzına götürmeye çalışıyor olsa bile bundan çocuğun acık­tığı. Anlamını çıkarmayın. Birçok bebek, aynı şeyi karnı ağrıdığı zaman da yapabilir. Bebeklerin açlık ile karın ağrısını birbirinden ayıramadıkları rahatça söylenebilir. Başka bir deyimle, bebeğe her ağladığı zaman mama ver­meyin. Sık sık anormal saatlerde ağlıyorsa durumunu inceleyin ve doktora danışın

Ağrıyan Ayakların Bakımı

Sık sık yalın ayak dolaşın
Sık sık pabuç değiştirin.
Ortopedik sandalet giyin
Otururken ayaklarınızı tabureye dayayın
Yattığınız zaman ayağınızı vücudunuzdan daha yükseğe uzatın
—Akşam eve döndüğünüzde yere yatıp ayaklarınızı duvara, yükseğe dayayın. Böylece bacaklarınızdaki sıvıların vücuda dönüşü kolaylaşır.
—Bu hareketi bacaklarınıza soğuk, ıslak havlu sararak yaparsanız çok etkili olacaktır.
—Sıcak da rahatlatıcıdır, ama ayaklarınızı sıcak suya sokup oturmak pek yararlı değildir. Bu, bileklerin şişmesini artıracaktır. Sırtüstü yatın, ayaklarınızı havaya kaldırıp duvara dayayın. Bacaklarınıza sıcak bir battaniye sarın.
—Sık sık varis çorabı giyin.


Gece ayağımda sık sık kramplar oluyor. Bu konuda ne yapabilirim?
İşte size eski, ama etkili bir tedavi: Yatmadan hemen önce bir bardak suyla birlikte bir çay kaşığı tuz yutun. Bunu yapmanın mantığı ayak ve bacaklardaki krampların vücuttaki sodyumun azalmasına bağlı olmasına dayanmaktadır. Soğuyan kaslar da kramplara neden olabileceği için yatarken çorap giymek de etkili olabilir.

Ayak bileklerinin şişmesi tehlikeli olabilir mi?
Şişme bir günde kaybolursa, hayır. Ne var ki, gebelikte ayak bileklerinin şişmesi toksemi ve yüksek tansiyonun erken bir belirtisi olabilir. Gebeyken böyle bir durum olursa, özellikle yüzükleriniz gün geçtikçe ,parmaklarınızı daha çok sıkıyorsa, bu da sıvı toplanmasının bir belirtisi olabileceği için hemen doktorunuza görünün.

Özellikle sıcak havalarda pek çok kadın akşamları ayak bileklerinin şişmesinden yakınır. Genç ve sağlıklı kadınlarda bu durum hareketsizlikten ortaya çıkar. Hareket etmeyen bacaklardaki kaslar kalbe yeterli derecede kan pompalayamazlar, bu nedenle sıvılar bacaklarda ve ayaklarda göllenir. Şişkinlik sabaha kadar geçerse telaşlanacak bir şey yoktur. Geçmezse, kalbiniz, böbrekleriniz ya da karaciğerinizle ilgili bir sorun olabileceği için doktorunuza danışmansınız.



Hangi besinler zayıflatır

Beslenme alışkanlığımızı değiştirmek kilo verme konusunda olduğu kadar sağlıklı bir yaşam sürme konusunda da bize yardımcı olacaktır. Özellikle tok tutan bazı besinler kilo vermede bize yardımcı olabilir fakat sadece bu besinlerle zayıflamak mümkün değildir, mutlaka egzersiz de yapılmalıdır.

1)      Yulaf: Lif bakımından oldukça zengin ve protein deposu yulafı sabah kahvaltılarınızda yağsız süt veya yoğurtla tüketebilirsiniz.
2)      Yumurta: Uzun süre tok tutma özelliğine sahip olan yumurta aynı zamanda en kaliteli proteine sahiptir.
3)      Patates: Patatesin haşlanmış olarak yenmesi kişiyi ortalama 3 saat tok tutar.
4)      Fasulye: Fasulye de zengin lif oranına sahiptir. Lifli yiyecekler midede yavaş öğütülür bu yüzden tokluk hissi uzun sürer.
5)      Sebze Çorbaları: Mideyi doldurdukları için açlık hissini keserler. Bu da tokluk hissi vererek daha az yememizi sağlar. Diyette iken öğüne çorbayla başlamak faydalıdır.
6)      Kırmızı Et: Hem tokluk hissi verir hem de kasların daha kolay kalori harcamasını sağlar.
7)      Salata: Hem çok az kalori içerir hem de tokluk hissi verir. Yemek yemeden önce salata yiyenler daha az kalori almaktadır.
8)      Salatalık: Düşük miktarda kalori içeren salatalık atıştırmalık olarak tüketilebilir. İçerisinde az miktarda lif bulunmaktadır ve A ve C vitaminleri içermektedir.
9)      Sirke: Sirke ile mide daha yavaş boşalır. Bu yüzden tokluk hissi uzun sürer.
10)   Sızma Zeytinyağı: İçeriğindeki Omega 6 sayesinde kalori yakımını kolaylaştırır. Günde bir kaşık zeytinyağı tüketimi zayıflamaya yardımcı olur.
11)   Elma, armut, ayva: Bu meyveler de yoğun lif içermektedir.  Aynı zamanda şeker ve kolesterolü de düşürmektedirler.
12)   Greyfurt: Yapılan bir araştırma, yemeklerden önce yarım greyfurt yemenin ya da bir bardak greyfurt suyu içmenin zayıflamak için herhangi bir önlem alınmasa da 3 ay içerisinde 1,5 kg. verdirebileceğini ortaya koymuştur. İçeriğindeki fitokimyasallar iştah azaltmaktadır.
13)   Kuruyemişler: Kuruyemişler arasında kilo vermeye en çok yardımcı olan yemiş bademdir. Bunun yanı sıra kabuklu ceviz, tuzsuz şamfıstığı, yerfıstığı gibi yemişler hem atıştırma hissini bastırıyor hem de sağlıklı beslenmeye destek oluyor.
14)   Baklagiller: Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre baklagil tüketimi bağırsaklarda “kolesistokinin” salgılamasını artırıyor. Bu madde iştah kesiyor. Bakla, barbunya gibi baklagiller kan şekerini biraz yükseltiyor ve vücuda protein ve lif sağlıyor.
15)   Kırmızı Biber: Düzenli olarak tüketilen kırmızı acı biber iştahınızı azaltıp kontrol altına almanızı sağlıyor. Yapılan bir araştırma; kahvaltıda kırmızı acı biber tüketenlerin, öğlen yemeklerinde daha az yemek yediklerini ortaya koymuştur.
16)   Bitter Çikolata: Kalori oranı düşük olmamasına rağmen antioksidan içerir. Tatlı ihtiyacınızı gidermek için küçük bir miktar tüketebilirsiniz.
Elsa Parti Malzemeleri